Mektup 39: Ömrün Sonu


Soğuk metal üstünde yatıyorum bir başıma
Kalabalıklar bakıyor yarı ölü yarı diri naaşıma

Annem “Büyü!” derdi, koca adam oldum ölüyorum
Bu dünyanın çarkıyla ben de böyle görüyorum

Tepelerin sol omzundan tırmanmış bu nehri
Damarlarımda gezer artık vebanın kara zehri

Ben yaz mevsiminde doğdum, yine yazın öleceğim
Günahlarımdan birkaçını bu topraklara gömeceğim

Bu topraklar bozkırdı, yaz sıcağında titrek
Sallardı rüzgar beni eteklerimden ittirerek

Bir sergüzeşte doğru, derdi rüzgar “Savaş oğlum!”
“Senin için ebediyen açık olsun bütün yolum”

Bulutlar yollarımda daima mürşit idi
Bu yolun sonuna dek içim içimi yedi

Şimdi görüyorum ki sonu ölümmüş, çok yanılmışım
Yolun sonunda tanrı diye yine kendimle tanışmışım

Parçalardım göğsümü, delirir ve tırnaklarımı geçirirdim
Her bir hücrem boğulana kadar şehadet şerbeti içirirdim

Sanırdım anlamı vardır bu şanlı hayatın
Evliya’dan seyahatname, Akif’ten Safahat’ın

Okunmaya sebebi vardır, işte böyle biterler
Kitaplar, filmler, sergüzeştler; hepsi birer birer

Sanat uzun hayat kısadır, dedim ve de çürüttüm ömrümü
Ne ayıptır büsbütün unutmak ne de düşünmek ölümü

Görüyorsun her şeyin bittiği yer, yine benim memleketimdi
Meğerse yaşam boyunca attığım voltayı tamamlıyorum şimdi

And’daki adam gibiyim, iki yukarı bir aşağı
Benim doğduğum kentte yazılmıştı son Kaşağı

Ölümü bekliyorum şimdi, ölümsüz umuduyla
Ötekinin bıraktığı yerden en önemli hususuyla

Gömün, dediniz, gömün; içinizde ne varsa koyun
Dünyada yeşillenecek en büyük günahtır tohum

Ben gömsem de onlar, fışkırırlar topraktan
Renklerce çiçek açar, kokular bırakaraktan

İşte görüyorsun azizim, insan içindekileri gömemez
İnsan böyle yaratıktır, bulanık sularda yüzemez

Bitecek bir yaşam için kesinlik ister hayat boyu
İyilik etseler de silinmez kara lekenin kötü soyu

Kara atlı çağırır beni, her notadan perde perde
Musikiler deva olamazlar artık öyle her derde

Soruyorum sana nerde, nerde bu adamın her parçası
Oynamıştı halbuki bir zamanlar, o tanrısının fırçası

Soruyorum azizim, söyle kurtuluşum nerdedir?
“Kurtuluş” der “sona doğru, kendini sevdiğin yerdedir”

Soğuk metal üstünde, ayaklarım buz kesmiş
Üşüyorum azizim, ruhum dağlara esmiş

Sen inanma benim ruhum, yeldir bu tepelere
İnanmasan da ders olur, sen ve senin gibilere

Ben olurum artık mürşit, derim “Savaş oğlum!”
“Sonsuzca açık olsun senin için bütün yolum”

Benden sonra gelenler de bu maceraya katılır
Her yiğit delikanlı, bilirim ki, korkusuzca atılır

Yapmayın da diyemem, yapmaları gerekir
Yaşamın amacı bu dünyada yalnız böyle bilinir

Nabzım durur, ben giderim, giderim bu yoldan bir başıma
İstemem ağlamanızı, sürünmesin gözyaşları mezar taşıma

Ben giderken bana masal okuyun, dünyadaki gerçekten
Kaçmak istiyorum çünkü bildiğim her geçmiş ve gelecekten

Soğuk metal üstünde yatıyorum, alaşağım
Ben artık yarı ölü yarı diri bir naaşım

Yorumlar

Popüler Yayınlar