Mektup 33: Sanatın Tekâmülü ve Gâyesi


Ortaokul yıllarımdan beri, gerek dersler olsun gerek günlük işler veya yazılar olsun, defter tutmak gibi bir alışkanlığım var. Ve bu defter tutma alışkanlığı beni bir şekilde daha entelektüel ve sanata düşkün birisi yaptı. Var olan sanatı her yönden takip etmesem de ben de kendi dünyamda yazmaya, çizmeye ve söylemeye ağırlık verdim.

Sanıyorum bu maceraya yazılardan evvel resimlerle dünyaya ürün bırakmaya çalışarak başlamıştım. Çünkü yazı yazmaktan önce yapabildiğim tek şey resim çizmekti ve sıkıcı çocukluk dünyamda ben bu işten ölesiye zevk alıyordum.

Resmin insanlık tarihinde ilk kez ortaya çıkan sanatlardan biri olması çok da şaşırtıcı değildir. Çünkü tıpkı insanlığın gelişimi gibi, tek bir insanın gelişiminde de ortaya çıkan ilk sanat resimdir. Bir çocuk, henüz gelişmemiş zihni ve üstün soyut kavrama becerisiyle belki de pek çok yetişkinin ortaya koyacağından daha iyi ürünler ortaya koyabilir. Üstelik resim sanatı gözümüzle görebildiğimiz en temel ögeleri içerir: Renkler ve çizgiler.

Daha sonra gelen ilksanat sözlü edebiyattır. Çocuklar büyüme çağına doğru bir yandan resim yaparken, bir yandan da okuma ve yazmayı sökerek fabllar öğrenmeye, masallar uydurmaya, tekerlemeler okumaya başlarlar. Bu durum da tıpkı ilk insanların yerleşik hayata geçme dönemlerinde birbirlerine anlatıp dilden dile dolaştırdıkları efsanelere benzemektedir. Artık çocuk bir kurgu yeteneğine sahip olduğunun farkına varmıştır ve bunu arkadaşlarını şaşırtmak veya ebeveynlerine yalan söylemek dışında, kurgusal dünyalar kurmak için de kullanır. Ne var ki henüz dilin yazım becerileri onun kullanımına açılmamıştır.

Fakat nihayet çocuk ergenlik çağında dilin yazım becerilerinin büyük kısmını öğrendiğinde üçüncü sanat gelir: Yazılı edebiyat. Bu da insanlığın yazıyı bulması ve ilk edebi eserleri yazmasına denktir. Tüm insanlık ve bizim genç arkadaşımız, artık dilin olanaklarının farkındadır ve aklındaki kurguların yazıya geçirildiği zaman diğer insanlara da aktarılabildiğini keşfeder. Bu onun için bir devrim niteliğindedir. Çünkü yazı, insanın kendisini en kesin şekilde aktarabildiğini sandığı şeydir. Ne de olsa konuşulan günlük kelimeleri içermektedir ve dili kullanan herkese ulaşabilir. Bu açıdan yazı, neredeyse dünyadaki tüm insanlarla birebir konuşmaktır.

Bu sanatların sırası elbette değişebilir. Çocuklar bu sanatlar dışında, yine insanlık tarihiyle benzerlik gösteren dönemlerde çamura şekil vermeyi (ya da kilden heykeller yapmayı), yüz ifadeleriyle eğlenmeyi (ya da pandomimi) keşfederler. Yazı gücünün keşfi ardından sıra yazının konusuna gelir. Çünkü gençlik, çeşitli fikirlerin bombardımanı altında kalarak kişiliğin şekillendiği bir dönemdir ve bu şekillenme bizi her yandan kuşatır. Giyim kuşamımız, konuşmamız, hâl hareketlerimiz, ideallerimiz, hatta bir yazıyı yazma amacımız...



İnsanlar pek çok sebeple yazar. Çoğu kez faydacı bir yol izleyerek yazarız. Günlük işlerimizi, market listemizi veya telefon numaralarını not alabiliriz. Fakat bu faydacı yaklaşım yalnızca günlük işlerle sınırlı kalmaz. Sonuçta para kazanmak için yazmak veya ders çalışmak da birer faydacı yazımdır. Zorunlu yazımlar ise çok çeşitli sebeplerle oluşabilir: Tedavi, hastalık, delilik veya yazma aşkı... Büyük tabloya bakmak bizi yoracaktır çünkü insan asla tek bir sebeple yazmaz. Yazdığı yazı her ne olursa olsun yazım, bu sebeplerden pek çoğunu bir arada içeren bir amaca hizmet eder.

Olgunluk dönemlerinde insanların büyük bir çoğu kurgu yaratma yeteneklerini köreltmek zorunda kalır. Çünkü temel ham bilgiye yer açmak isteyen beyin bazı şeylerden feragat eder. Üstelik kendisine verilen bunca hazır malzeme arasında yeni bir yaratıcı düşünce içerisinde olması da oldukça zordur. İnsan böylece bir yazardan ziyade okuyucu olur.

Burada okuma, yalnızca yazıları okumaktan ibaret değildir. Daha geniş bir açıdan, insanlar olgunluğa eriştikçe problemlere karşı yeni çözümler üretmek yerine var olan çözümleri kullanırlar. Burada okuyuculuk, tüm dünyayı okumaktır. Çünkü insan olgunlaştıkça yaratma hevesi azalır ve bu dev dünya sisteminde çok küçük olduğu kanısına varır. Zamanla daha da küçük hisseder ve yaratma arzusuna gem vurur. Artık tek yaptığı şey sessizce bu sistemi izlemek ve hayret etmektir.

Bazı insanlar ise yaratıcı düşünmeye devam ederler. Bu aslında onlar açısından bir savaştır. Çünkü etraflarındaki insanların çoğu sistemi sessizce seyretmeye başlamışlardır ve bu kişi yanlış bir şey yaptığı, veyahut sisteme uyamadığı kanısına varabilir. Bazen iç bazen dış cephede süren bu savaşlar sanat eseri olan ürünlerle, dünyaya bırakılan izlerle, hobilerle veya yok olan alışkanlıklarla sonuçlanır. Fakat yazar kişinin burada umutsuzluğa kapılmaması gerekir. Bilmelidir ki, insanlık tarihi de resim sanatıyla başladığında mağara duvarına resim çizenler yalnızca bir avuç insandı. Hatta büyük ihtimal diğer ilkel insanlar bu uğraşı oldukça boş ve faydasız gördüler. Çünkü taşın üzerine bir şey çizmenin ne üremeye ne de hayatta kalıp karın doyurmaya faydası vardı.



Bir şey hatırlatmakta fayda var. Bu bir avuç insan taşın üzerine bir şeyler yazarken yalnızca yaratıcı düşünceye hizmet etmediler. Yine büyük ihtimal onlar da kendi problemlerine çözüm arıyorlardı ve faydacı bir yol izliyorlardı. Belki de kendilerinden sonra gelecek nesle bir hayvanın nasıl doğru avlanacağını anlatmak istediler. Bugün sanatın temelinde yine aynı amaç vardır: Gelecek nesle bir mesaj bırakmak ve doğruya ışık tutmak.

Sanat halen günümüzde faydasız bir uğraş olarak görünüyor olabilir. Ancak geçmişi incelemenin en iyi yolu tarih kitaplarını değil, edebi eserleri okumaktır. Bir insanın psikolojisini çözmek onun yazmasına izin vermekten ve onu okumaktan geçer. Savaşların yansıdığı en iyi yer yine tuvallerdir. İnsan anatomisi kitaplardan değil heykellerden öğrenilir. Bizi en çok terleten felsefi konular kalın kitaplar ve tartışmalarla değil, sinema ve tiyatro sayesinde halka yaklaştırılır. Aklınıza gelebilecek her türlü sanat, yalnızca sanat olmaktan öteye geçer ve insanlık adına pratik bir amaca hizmet eder. Halbuki bazen sanatın da bu yaptığı işten hiç haberi olmaz.

Dünyayı gözlemenin en iyi yolu, sanattan geçer.

Yorumlar

Popüler Yayınlar