Mektup 100: Doksan Dokuz

Bir ince zar gibi çekeceğim
Kendimi kendi üstümden
(Omuzlarıma yüküm ben!)
(Omuzlarıma yüküm ben!)
Ve bilmeyeceğim ki
Ben o zarım, ağlar derindeki yarım
Bu yüzden en kaba yerinden etimi
Çimdirerek uyandıracağım kendimi

Mart Sinekleri, Mayıs Böcekleri
Azmış şimdi hiç olmadığı kadar
Elinle kovsan nafile düşünceler
Sivri gibi değil ki bu acaib’ü zarar
Kendini hakikate adamadığın kadar
Onlar adar kendilerini seni sömürmeğe
Bir paragözün paraya yaptığı gibi sen de
“İşlemecinin işlemesine, dansçının dansa…
Kendini beğenmiş birinin küçük şöhretine…”

Cennet, cehennem, cennet, cehennem...
Yoluyorum tane yapraklarını levh-i mahfuzun
Allah’a kendini sormak gibi bağırıp: “Ne menem!”
Kendimi sunarım: “Al işte senin Allahsız oğlun!”
Kalkmış burnunu, çatık kaşını görüyorum
Beni böyle sev: Ben makusum!
Kader kitabıyla seviyor sevmiyor
Oynayacak aptal bir çocuğum

“Doksan dokuz başını uzatıp dipsiz mağarasından
Üzülürüm gülmesinden, sevinirim ağlamasından”

Böylece yoluverdim koskoca bir ömrü heder
Elimde kaldı şimdi kader kitabının yırtık cildi
Bu mudur kader? Bu mudur kader!
Paramparça ruhum, gözlerim kapalıdır
Kaderimi parçalayan yine bu ellerdir
Munis adam bu ellerden razıdır.

Yorumlar

Popüler Yayınlar