Mektup 60: Gorillerin Dil Becerisi Üzerine


İnsanı diğer canlılardan ayıran özellikler üzerine uzun yıllar düşündük. Bu ayırt edici özelliğin duygular, aşk, günahlar ve hatta bizzat düşünme kabiliyetinin kendisi olduğunu sanıyorduk. Bunlardan birisi de elbette konuşabilmek, iletişim kurabilmekti. Yalnızca insanın gelişmiş dil becerisi olduğunu düşünüyoruz. Dili anlayıp icra edebilmek için yazılı sembolleri geliştirip kullanabilen tek canlı türüyüz.

Ama son yüzyıldaki hayvan psikolojisi ve dilbilim araştırmaları bize bu konuda eşsiz olmadığımızı gayet net şekilde söyleyebiliyor. Biz artık arıların birbirlerine çiçeklerin yerlerini anlatmak için dans ettiğini, şempanzelerin birbirlerine sinyal vermek için farklı seslerle bağırabildiğini ve gorillerin insanlarla işaret diliyle iletişime geçebildiğini biliyoruz.

1.       Bir hayvanın konuşması ne demektir?

Biz bir hayvanın konuşmasını tahayyül ettiğimizde onun dili anlama ve icra etme becerisini kendi dil becerimiz üzerinden yorumluyoruz. Sapir-Whorf hipotezi, dilin kültürden etkilenerek algıyı değiştirdiğinden bahseder. Bunu tüm canlı türleri için düşünemez miyiz? Türleri farklı canlılar, tıpkı farklı kültürlerden etkilenen diller gibi, farklı şekillerde oluşmuş özgün dillerini konuşuyor değiller midir?

Şempanzelerin kendi aralarında konuşup insanların dedikodularını yaptığını söylemek elbet biraz uçuk olabilir. Ancak biz insan algısı ve insan dilini baz alarak düşünüyoruz. Şempanzeler (ve elbette diğer tüm canlılar) aslında dile sahipler. Konuşup iletişim kurabiliyorlar. Ancak bunu “bizimle aynı tarzda” yapmıyorlar. Onların “dil becerisine sahip olamadıklarını” söylemek büyük bir hata olacaktır. Onlar yalnızca “insan dillerine” hâkim değiller.

2.       Peki hayvanlar insan dillerini konuşabilir mi?

Şartlı koşullanma deneyleri bunun olabileceğini gösteriyor. Ancak şartlı koşullanma, davranışın arkasında bir anlam arama gerektirmez. Yani bir hayvana yemek verip insan seslerini taklit etmeyi öğrettiğimizde niçin bu kelimeleri kullandığını bilmemektedir. Nitekim bu meşhur deney yıllar önce yapılmış, bazı yavru maymunlar küçüklükten başlayarak birkaç kelime İngilizce konuşturulmaya çalışılmıştır. Deney elbette pek başarılı sonuçlanmamıştır.

Peki evcil hayvanlarımız? Onlar “koş, yakala, otur, yuvarlan” gibi emirleri aldıklarında uygulamıyorlar mı? Bu dili anladıklarını göstermez mi? Aslına bakılırsa, hayır. Evcil hayvanınızın itaatkâr olmasının tek sebebi şartlı koşullanmadır. Köpeğiniz “yuvarlanmak” kelimesini bilmemekte, sizin onu ödüllendireceğinize güvenmektedir.

Hayvanların dili anlayıp anlamadığını öğrenmenin en iyi yolu anlamsal bağları yakalamaktır. Gri papağanlarla yapılan çalışmalar gösteriyor ki “elma” ve “sarı” kelimelerini öğrenen ve armutlarla ilk kez tanışan papağanlar “sarı elma” diyor. Bu bir çeşit anlamsal bağ oluşturabildiklerini gösterir.

3.       Peki hayvanlar neden konuşsun?

Hayvanlarla insanların iletişim kurabilmesi belli ki bugüne dek mümkün olmadı. Fakat çok iyi bildiğimiz bir şey var. Nasıl ki iki insan birbirlerinin dünyasını keşfetmek için karşıdakine kendi kimliklerini öğretiyorlar, ki biz buna “tanışma süreci” diyoruz, hayvanlarla da bu denenebilir. Hayvanlara kendi dilimizin imkanlarını öğretir ve insan dilini “anlama” becerilerini geliştirebilirsek onların dünyayı algılama biçimlerinden yararlanabiliriz.

Hayvanlar tam anlamıyla insan dilini icra edemese bile bunu yapmanın alternatif yolları son yüzyılda denendi ve bilim camiasınca deneysel bulunmasa da kanımca başarılı oldu.

4.       Goril Koko kimdir?

Goril Koko, bir hayvanat bahçesinde doğan ve arkadaşı olan birkaç gorille küçüklükten bu araştırmaya alınan nadide hayvanlardan birisiydi. Orta yaşlarına geldiğinde iyi bir kelime haznesi vardı ve insan dilinin inceliklerini anlayabiliyordu. Tek problem şuydu ki Koko konuşamıyor ve işaret dili kullanıyordu. Kelime haznesi geniş olmasına rağmen çoğunluğu şartlı koşullanma benzeri metotlarla ezberletilmiş eşya adlarıydı. Birkaç kelimelik kısa cümleler kuruyordu. Gri papağanlar gibi anlamsal bağlar kurabiliyordu. ("Yüzük" kelimesini öğrenmemesine rağmen yüzüğe "parmak bilekliği" demişti.) Duygularını oldukça iyi ifade ediyor, kedisine isim veriyor ve kedisi öldüğünde “tıpkı bir insan gibi” yas tutabiliyordu.

Koko bir dişiydi. Hayatı boyunca kendisi gibi konuşabilen birkaç goril dostu oldu. Dünya basınında oldukça büyük ilgi görmüş, ünlü isimlerle tanışmış ve vakit geçirmişti. Koko ve araştırma görevlisi arasındaki bağ, aslında dilin oluşumunda en etkili faktördü.

Fakat gerçekten ve gerçekten kafama takılan önemli bir soru vardı:

5.       Goril Koko’ya doğru soruları sorduk mu?

Bir hayvanın insan dili üzerinde yetkinliğinin artması ancak araştırma maksadıyla mümkün olabilir. Çünkü öğreticinin ve öğrenci hayvanın önünde uzun ve meşakkatli bir süreç vardır. Öğrenci hayvan, dil becerisi kalıplaşmadan bebekken eğitilmeli ve eğitimi hayat boyu sürmelidir. Dili ne kadar öğrenebilirse öğrensin tam anlamıyla “anlama” becerisine sahip olup olmadığını test edebilecek ölçeklerin sayısı ve güvenilirliği azdır. Çünkü biz insanoğlu olarak henüz “anlama” kabiliyetinin ne tanımını yaptık ne de onu yüksek doğrulukla ölçebilmenin bir yolunu bulduk. Bu yüzden bırakın bir hayvanın anlam becerisini test etmeyi, bir insanın bile bu becerisini test etmek oldukça zordur.

İşin içine etik meseleler de girmektedir. Bir canlının ömür boyu bu sürece tabi tutulması açıkçası eziyet olarak görülebilir. Hür iradelerinin bunu dileyip dilemediğini anlayamadığımız gibi bu hayvanlar araştırma uğruna doğal ortamlarından koparılmaktadır. Goril Koko’nun video kayıtlarında da ormanda değil bir kafeste ve insan evinde yaşadığı açıkça görülmektedir.

Tüm bunlar bir yana, araştırma için asıl mühim nokta unutulmuştur. Hayvanların dili anlama ve icra etme becerilerini geliştirme sebebimiz onların algılarını incelemek olmalıdır. Nitekim Goril Koko gibi pek çoklarında araştırmacılar bu hayvanlara gereksiz eşya isimlerini öğreterek vakit kaybetmektedir. Algılama biçimlerini çözebilmek adına eğer bu etik değerler hiçe sayılacak ve hayvan dili üzerinde araştırmalar cidden yapılacaksa hayvanların soyut düşünme becerilerini hitap edecek şekilde dil becerileri oluşturulmalı, kelime hazneleri azami miktarda felsefe yapacak ve çeşitli konular hakkında tartışabilecek kadar iyi hale getirilmelidir. Aksi halde Goril Koko gibilerinden asla şu soruların cevaplarını alamayacağız:

- Ölüm ve yaşam hakkında düşünceleri neler?

- İnsanlık hakkında ne düşünüyorlar?

- Hayatlarının bir amacı var mı?

- Yaratıcıya inanıyorlar mı?

Yorumlar

Popüler Yayınlar