Mektup 66: Baş Aşağı Mutluluk

Benim için hoşnutsuzluk yaratan nedir? Ne olsa hoşnut olurdum?

Dilozof son videosunda bu soruyu izleyicilerine yöneltiyor. Dün geceden beri bunun üzerine düşünüyorum. Bu soruya kısa cevaplar vermek elbette mümkün çünkü anlık eksikliklerimizin bize hissettirdikleri, onlar tamamlandığında muhakkak daha mutlu olacağımıza dair bir illüzyon yaratır. Eksik olmak istemeyiz, bunun ayıp bir yanı yok. Sonuçta eksik olmak zayıflıktır. Bir şeylere sahip değilsek bundan daha mantıklı bir sebep var mıdır mutsuz olmak için?

Evet ama Dilara’nın da dediği gibi. Burada bir mantık hatası yok mu? Çünkü ben geçmiş deneyimim sayesinde biliyorum ki her şeyim tamam olduğu ve eksiklik hissetmediğim dönemlerde bile eksikliklerini kıyas edemeyeceğim şeylere karşı bile bir eksiklik duygusu içerisinde oldum. Haydi bu şeylere karşı bunu hissetmesem ve tastamam hissetsem bile bu, mutsuz olmamı engelleyemedi. Yani deneyimim bana mutsuzluğumun eksiklerden kaynaklanmadığını çoktan ispatladı.

O halde mutluluğun tanımıyla ilgili bir sıkıntı var. Biz bir “yapılacaklar listesi” şeklinde onu hayal ediyoruz. Daha enerjik olacağım, daha başarılı olacağım, daha iyi bir insan olacağım. Evet ama tüm bunlara sahip olsam bile, akıl bu ya, aniden gelen bir hisle ben yine mutsuz hissedebilirim. Baksanıza, ailemin ölmesine, işimi kaybetmeme gerek yok. Sonuçta yıldızlı bir gecede soğuk bir havada dışarıyı izleyen bir adam aniden mutsuz olabilir.

Hiçbir şey, aniden mutsuz ve keyifsiz hissetmemi engelleyemez. Sahip olmak bile.

Fakat bu iç karartıcı bir paradoks oluşturmuyor mu? Resmen mutluluğun imkânsız olduğunu iddia ediyorum. Fakat hayır, bu doğru değil. Dilara buna güzel bir açıklama getiriyor: “Hoşnutluk şu an içinde bulunulan duruma rağmen iyi hissedebilmektir.” İşte dün geceden beri bunu düşünüyorum. Bu tanıma göre mutluluk, kaynaklarını sahip olduklarımdan alan bir şey olmaktan çıktı. Sahip olmaktan münezzeh olarak aksine eksikliklere rağmen duyulan bir başa çıkma duygusuna dönüştü. Mutluluğun tanımı baş aşağı döndü ve çok daha mantıklı oldu.

Çünkü yapamadıklarım ve sahip olamadıklarım, yapabildiklerim ve sahip olabildiklerimden muhakkak çoktur. Bu demek oluyor ki bu baş aşağı tanım, beni çok daha mutlu bir adam yapacak. Sahip olamadığım tonlarca şey sayabilirim size. Ve eğer bunlara rağmen mutlu hissedeceksem hiç şüphesiz benim doğal olarak hep mutlu olmam gerekecek. Dünyada her şeye sahip olmam mümkün değildir. Asla “eksiksiz” birine dönüşemem. Neye sahip olursam olayım hemen ardından gelen yeni bir arzu beni yeniden eksik bir adama dönüştürecektir. Bunu kaynak alan bir mutluluk nasıl tükenebilir?

Tabi buna getirilebilecek eleştiriler de var. Bu apaçık fakir edebiyatı yapmak olur. Şu hâlde de aklım kendisini daima eksik tutmaya çabalar ki eksiklik onu mutlu etsin. O zaman da zayıf bir adam olmaz mıyım? Demek aklıma sürekli telkin etmem gerekiyor ki, bunun için fazladan çaba sarf etmeme gerek yok. Çünkü zaten eksikliği yok etmek uğruna ne kadar çabalarsam çabalayayım hep bir eksiklik var olacak. Ben eksiklerimi tamamlarken kendimi inşa ederim, kalan eksiklik beni mutlu etmeye yeter de artar bile. Aklın iki tarafın sarhoşluğuna da kapılmaması için dikkatli olmak gerek.

Dilozof'un videosu: https://www.youtube.com/watch?v=8A36S1hJuU0

Yorumlar

Popüler Yayınlar