Mektup 67: Savaşa Doğru
Bir maceraya atılıyoruz, çağırıyor bizi siren
Tiz çığlığıyla kaderimizi cümle aleme bildiren
“İşte” diyor “Bu adamlar sistemlerin fatihidir
Dünyanın kara gecelerine ışığın nuri talihidir”
Yıldızların arasından bir Kamer gibi akça uzanıp
Bir mermer göbekten parlayan sularla yıkanıp
Mesholunur yiğitler bu yollara düşmek için
Yol boyunca meraktadır akılları için için
“Bizi şenliklerle yolladılar bu ölüm yerlerine
Kemiklerimiz kalkandır bu ceset sellerine
Kanlarından şerbet yapıp içeceğiz kötülüğün
Kanlarımızı şerbet yapıp içireceğiz kötülere
Acep cennet denen mefhum kaç adım ötededir
Görünüz ki adımlarımız iki arada ve bir derededir
Bizler de isteriz destanlara olmak asırlarca konu
Ölmeden yapmanın bir yolu yok mudur bunu?
Şu tepelerin ardındadır gizlenmiş hainler
Belki kırk bin okçuyla saklanıyor neferler
Yaşlar kana karışır her savaş, yazılıdır yiğitlerin
destanında
Zannetmeyiniz ki korkmuyoruz bu cehennem meydanında
Bizim de arkamızda bıraktığımız hayatlar vardır
Bu hayatların mahiyetleri bizsiz ne olacaktır?
Çekiyoruz kılıçları, silahımız yay ve oktur
Bu noktadan sonra yapacak bir şey yoktur
Kanla yıkacağız bu şehirleri, bombalara kafa atacağız
“Nasıl rahat ölürüz?” diye şimdi kafa patlatacağız
Hemen arkamızda hınca hınç bir millet vardır
Umutla bizi bekler ölmeden dönmememiz için
Kahraman ya da korkak diye ilan edilmek vardır
Bu savaşın ardından manen ölmememiz için
Bizler bir avuç kara toprak yarışında şampiyonlarız
Yuvarlak başlarından tutulup öne sürülen piyonlarız
Olsun biz yine de yiğitçe çarpışalım, elimizden gelen
Budur yapabileceğimiz ölmeden evvel mütemadiyen
Barutun kokusunu alıyorum, çamur gibi yeryüzü
Güneş kapkara boyandı artık, unutun yazı güzü
Alev kusan ejderhalar, mermiler, ceset çiğneyen tekerler
Zavallı anam çilekeş babam, benim ardımdan ne derler?
Parçalanmış başımdan tanıyabilirler mi beni?
Kolsuz ve bacaksız gömebilirler mi bedeni?
Kıyım dünyasının ardından yollar açılır göğe
Bunun için koşarız can atarak dövüşmeğe
Kızgın toprak patlayarak dağlasa da deriyi
Kalkan olup korumaya devam ederiz geriyi
Ben tek başıma bir bedenden fazlasıyım
Topyekûn savunan bir insan mangasıyım
Bu dünyada, artık, tek bir günüm kalmıştır
Onu da borçlu gibi bu kıyım dünyası almıştır
Bin beden bir vücuttur, durmaktayız el ele
Bir yaşama doğarcasına koşuyoruz ölüme
Tiz çığlığıyla kaderimizi cümle aleme bildiren
Dünyanın kara gecelerine ışığın nuri talihidir”
Bir mermer göbekten parlayan sularla yıkanıp
Yol boyunca meraktadır akılları için için
Kemiklerimiz kalkandır bu ceset sellerine
Kanlarımızı şerbet yapıp içireceğiz kötülere
Görünüz ki adımlarımız iki arada ve bir derededir
Ölmeden yapmanın bir yolu yok mudur bunu?
Belki kırk bin okçuyla saklanıyor neferler
Zannetmeyiniz ki korkmuyoruz bu cehennem meydanında
Bu hayatların mahiyetleri bizsiz ne olacaktır?
Bu noktadan sonra yapacak bir şey yoktur
“Nasıl rahat ölürüz?” diye şimdi kafa patlatacağız
Umutla bizi bekler ölmeden dönmememiz için
Bu savaşın ardından manen ölmememiz için
Yuvarlak başlarından tutulup öne sürülen piyonlarız
Budur yapabileceğimiz ölmeden evvel mütemadiyen
Güneş kapkara boyandı artık, unutun yazı güzü
Zavallı anam çilekeş babam, benim ardımdan ne derler?
Kolsuz ve bacaksız gömebilirler mi bedeni?
Bunun için koşarız can atarak dövüşmeğe
Kalkan olup korumaya devam ederiz geriyi
Topyekûn savunan bir insan mangasıyım
Onu da borçlu gibi bu kıyım dünyası almıştır
Bir yaşama doğarcasına koşuyoruz ölüme
Yorumlar
Yorum Gönder