Mektup 89: Karanlıkta Son Dakikalar
Gözümü açıyorum aydınlıktan karanlığa
Bir yığın altında, nefesim kısıtlıdır şimdi
Bir ses gelir yukarıdan: “Oradaki kimdi?”
Çığlıklarımı duymaz bu konuşan sesler
Sanki kulakları yok, onlar yalnız ağızlar
Kimdir bu karanlıkta elimi uzattıkça
Dokunduğum soğuk cansız yağızlar?
Ve tanır mıyım ben onları?
Umuyorum buradan bir gün çıkacağım
Tozları ve kumları aşarak geleceğim
Cam parçaları kesecek belki ellerimi
İnsanlar sel gibi açacak yollarımı
Göğe doğru açacağım kollarımı
Görebilecek miyim bir daha gökyüzünü?
Bu taş ve moloz yığınları arasından
Geçilir mi şu boşluğun yarısından
Seslerini duyamasam da annemin babamın
Şu yıkık binalar arasında yitmiş bedenlerini
Hissediyorum, hissediyorum beni ısıtan ellerini
Hakkı verilir mi yaşamaya sarf ettiğim çabamın?
Korkuyorum, belki çıkaramayacaklar beni buradan
Karanlıklar çekip tutacak ve ben de yok olacağım
Belki sabaha donmuş bir ceset olarak bulunacağım
Binlercesinden yalnızca herhangi biri olacağım
Nereye isyan edebilirim ki bu toz toprakta?
Çamur olacak yanaklarımdan süzülenler
Hem dışarıda hem içeride üzülenler
Hayal midir karanlıkta gözükenler?
Düdük sesleri ve bu acı çığlıklar içinde
Bir şiir yazmak yapabileceğim tek şeydir
Batan güneşin ve kararan gecenin içinde
Kağıdımı aydınlatacak artık nedir?
Yine de yazacağım son satırlarımı görmeyerek
Ve karanlıklar çökecek üstüme, korkmayacağım
Karanlıkta şiirimle bir oyun oynayacağım
Şiirime ruhumu armağan edeceğim
Sabaha çıkamayacağım, biliyorum
Fakat son satırlarımı yazmaya ve
Devam edeceğim inatla kazmaya
Donmuş bedenimin kucağında sımsıkı
Sarıldığı şu bir parça kağıdı bulacaklar
Beni gömseler de, onu okuyacaklar
Böylece ruhumu şad edecekler
Yorumlar
Yorum Gönder