Mektup 94: Şişenin İçinden, Suyun Ağzından

Tüm gün bir şişenin içinde öyle hareketsiz durmak. İki gözümü dayadığım buğulu camından yudum olup akacağım boğazları görmek. Bazen bir ileri iki geri sallanmak ve hep elbet aynı yerime geri dönmek. Bir şişe içinde bir miktar suyum ben.

Bıyıkları yeni terlemiş bir oğlanın çalışma masasındayız, günlerdir aç susuz bekliyoruz. Belki efendinin aklına eser de gıcıklanan boğazını ıslatmak için bizden bir iki yudum alıverir diye umutla. Nerdee, aksine sanki bir bardak siyanürmüşüz gibi muamele görüyoruz. Aldığı iki yudum onu hemen öksürtmeye, boğazını hırpalamaya başlıyor. O da gerisingeri fırlatıyor kırk yılda bir eline aldığı şişeyi. Bizde yuvarlak duvarlar içinde yuvarlanıp yine gömülüyoruz sütliman sessizliğimize.

Bazen öyle uzun yıllar geçiyor ki, ki geçiyor güneşi saydıydım oradan biliyorum, başımızı bir mahpus mahkumu gibi cama yaslayıp yalnız seyrediyoruz. Bizden evvel ne şanslıları vardı! Şu veledin gençliğinde boğazından akmışlar, selamete ermişlerdi. Bizde nerdee o şans! Biz şimdi bir köşede, ki bazen güneşi bile görmeden, köpüklenmeyi ve baloncuklanmayı bekliyoruz. Mübarek sanki su değiliz de başka bir şeyiz, başka şeyin muamelesini görüyoruz.

Fakat bu efendi veled küçükken de böyleydi. Yani atalarımız diyor, biz elbet görmedik o zamanları. Fakat yer yemez acıkır, içer içmez susarmış. Ne boş ne iradesiz bir mideymiş onunkisi! Buna rağmen halen camın arkasından ince uzun bir sırık, demir bir tığ gibi görünür gözüme. Atalar öykünün devamını da getirir: “Bu veledin midesinin olacağı yerde beyin varmış. Acıksa da susasa da önce düşüncesi gelirmiş.” Bu veled gebereceğini bilse de rızkını bırakır ama düşünmeyi bırakmazmış.

Ne zeki herif, onca zekasına rağmen nasıl oldu da şişenin dibinden onu gözetleyen bu varlıkları hiç göremedi. Ki beni muhakkak görür. En sudan daha su, en iri dalgadan daha iri... Yine de şimdi iki yüz kırk gündür sabahın yedisinde çalan çalar saati izleyeceğim. Halbuki bu düşünmeler olmasa bu mideyle neler neler yenir! Fakat bekliyoruz çaresiz, işte buna kader denir.

Yorumlar

Popüler Yayınlar