Mektup 107: Bir Pişmiş Bir Pişmemiş


Bir acayip dünya, buradayım kendimi bildim bileli
Çocukluğumu geçirdiğim oyunlarında adil ve hileli
Yüksek şatolar içinde güzelce bakılıp beslenirdim
Çıplak ayaklarımla tarlalarda habire ebelenirdim
Evim bir soylular meclisiydi, bakmazdım dışarıya
Yalnız yer içer yatar uyur ve kaçmazdım aşırıya
Tadını çıkarırdım bu küçük sefil gizli dünyaların
Adını bilmezdim hiçbirinin, adam ve kadınların
Adam kadınlar geçer gider, geçer gider başımı
Okşarlardı ve silerdi usulca aktıkça gözyaşımı
Çocuk, derler üzülme ağlama sakın, yavrucak
Bu dünya da güven bize, sana kollarını açacak
Başını okşayacak, öpecek, besleyecek kaşıkla
Ama bilesin ha, sakın çıkma evden yanlışlıkla
Hele şu çoraklıkların sonuna uğrama, sakın
Bense çocuk dinlemem der denmez yakın
Dostlarımdan birkaçını çağırdım çıktık yola
Çıktık yola vardık bir bilinmez müstakbele
Yüce bir duvar yükselir geldiğimiz yerde
Ve orta yerinde bir ağaç...
Ha kurudu ha kuruyacak!
Uzun dalları, yamru kökleri, açık kovuğu
Bir bina cüsse ama yerle yeksan soyuğu
Girdim dedim tamam yapacak bir şey yok
İçinde buldum duvarı delecek bir yay ve ok
Çektim gerdim ve attım, göğe doğru biçare
Öğrendim ki bu memleket çocuklara bigâne
Yıkıldı duvar, düştü ağaç, göründü öteler
Burada farklıdır hakikat ve farklıdır töreler
İyiye kötü, kötüye iyi karışmamış henüz
Çocuk aklım dedim, etmeli bunu tersyüz
Kafamı kaldırdım ki ne göreyim, koca Kamer
Tepemizde yakınca, üstümüze düşerse eğer!
Korkma, dedi çocuklardan biri bu gezegen
Kamer'in çevresinde bir parçadır cennetten
Bense anlattılar düşmüşüm bir göktaşı gibi
Gökten parlayarak ve bir kuyunun kumlu dibi
Kurtarmış beni, bulmuş besleyip büyütmüşler
Gizlemişler de bana hiçbir şey söylememişler
Yıllarımı geçirdim bu sır içinde, bir şey demedim
Gittim geldim ama kimselerin hakkını yemedim
İzin ettiler, dedim: Eğitin beni hakikatinizle
Kutsayın geometri, felsefe ve belagatinizle
Gel zaman git zaman dava edildim mahkemelerce
Arşı kırmak suçmuş meğer, suçlandım hakemlerce
Bir kral dedi sürelim onu bu memleketlerden
Bela açamaz başımıza ta unutulmuş ötelerden
Dedim çocuktum okşadınız başım' niçin şindi
Sallanan parmaklarınızın merhameti dindi?
Niçin o elleriniz ölüm fermanımı imzaladı
Niçin beni seven kadınların hiçbiri ağlamadı?
Söyleyin niçin yurdunuz cesedimi yağmaladı?
Nihayet tokmak vuruldu:
-Suçlusun!
-Memleketiniz kurusun!
Yedi günümü geçirdim yad ellerde mapuslarda
Memleketi terk eyledim ve gezindim uslarda
Yedinci günün sonunda sırrın kapısı, müjde!
Açılıverdi ardına kadar, yok oldu tüm şüphe
Çözdüm bir göktaşı gibi bura düşüşüm' sırrını
Bir "düştü" gördüğüm büken ruhumun sırtını
Bir düştü ve düştüm göklerden göktaşı gibi
Ne sırtımda aba ne ayaklarımda yemeni
Biçare ümmi!
Böylece yine düştüm yola döndüm yuvama
Artık haber verecektim adaletsizliği avama
Dostlar, soylular sizden çalmakta hakikati
Gizlemekteler yok olan şiddetli istikbali
Yıktım hakikat perdesini ve eyledim viran
Sonra daha büyük hakikati gördüm bir an
Kalktı perde, bitti oyun, vira hakikati soyun
Soyun kabuklarını, darasını meydana koyun
Açtım gözümü dünyamdayım, kalktım düşten
Sersemim affedin, uyanamadım bu düşüşten
İşte size anlatayım bura yerin bir öykü içinden:
Akan parmakları arasındaki kalemin ucundan
Bir damla mürekkep gördüm ölü bir adamın
Gördüm mürekkepten doğduğunu yadımın
Mürekkebin düştüğü yerde doğan çimenin
Nereden bilinsin yuvası olacağı Ehrimen'in
Yayılacak yaratıklar dört yanlara sere serpe
Kalkacak gözlerden ve gönüllerden perde
İşte ben bu noktadan sonra sevdim bu gurbeti
Gördüm Kamer çevresinde dönen memleketi
Yeniden gittim verdim selam almadılar beni
İçeri ve dediler açıkça "İstemeyiz artık seni"

Gökten indim bir göktaşı gibi.
Mahvettim o memleketi.

Yıktım sarayı ve ettim viran, oldu harabe
Çocuklar aç, periler sefil, insanlar biçare
Yarıldı tabak, kırıldı ayna, diz çöktüler
Benim neler yapabileceğimi gördüler
İkna olmadılar, kuyumu kazmayı denediler
Güreştiler Musa misali, hakkımı yemediler
Kafama bir dikiş atıp kurtulmayı umdular
Fakat sonra korkarak gözlerini yumdular
Hakikati dürdüm, ellerine verdim
Yedisinin de leşini yerlere serdim
Diğerlerini gördüm odamın açılmış bir duvarından
Olasılıklar, talihler, hayırlar, kalbimin yuvarından
Bir nabız gibi attı içimde yekpare hakikat
Bir dalga gibi yükseldi ruhumda istibdat
Nihayet yamaçtan aşağı ölülerime baktım
Tebessümle yüce kaosa bir kandil yaktım

Yorumlar

Popüler Yayınlar